T.C. Roma Büyükelçiliği

Ambasciata    di Turchia -

-    Turkish Embassy

 

 

Büyükelçi Necati Utkan: «Kıbrıs Düğümü sadece Türkiye tarafından çözülemez»,

Pragmatica, Nisan 2003

 

Soru: Brüksel tarafından öngörülen kriterleri yakalamak amacıyla Ankara Hükümetince son aylarda sergilenen takdire şayan çabaya rağmen, asil Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliğinin önümüzdeki dönemde Doğu’ya yönelik genişlemesi çerçevesinde seçilen ilk aşama ülkeler arasında yer almamaktadır. Sizce, bu “mevcut” durumun göreceli olarak kısa bir süre içinde AB’nin , Batı’nın ve Türk halkının çıkarına değişmesi mümkün olabilir mi?

 

Cevap: Her aday için Kopenhag kriterleri geçerli ise ve AB çifte standart uygulamıyorsa, Türkiye’nin müzakere tarihi alması gerekir. Aksi halde Türkiye uluslararası saygınlığa sahip olması gereken bu örgüte olan güvenini kaybedecektir. Türkiye’nin üyelik süreci 1963’te başlamıştır ve 40 yıldır devam etmektedir. Artık AB, Türkiye’ye yönelik tutumunu açıkça belirlemeli, bir takım sözde gerekçelerin arkasına sığınmamalıdır. Türkiye’ye müzakere tarihi verilip verilmemesi hususu, aynı zamanda AB için de bir “samimiyet sınavı” teşkil edecektir. Müzakere tarihi verilmesi, Türk halkının nihai üyeliğimize ilişkin kuşkularını dağıtabilecektir.

 

Soru: Sizin zengin tarihi geçmişe ve engin uluslararası deneyime sahip büyük ülkeniz AB’ne nasıl bir katkıda bulunabilir ve AB’den nasıl bir katkı alabilir?

 

Cevap: Türk halkı, Osmanlı İmparatorluğu geçmişi de dikkate alındığında, yüzyıllara dayanan bir siyasi, kültürel, ekonomik, sosyal deneyime sahip ve çok uluslu yapılanmaya alışık bir halktır. Böyle bir birikimin AB içinde yer alması, AB’ne ancak zenginlik katabilir. Türkiye, bulunduğu coğrafi bölge itibariyle, geniş kitleler arasında etnik, dini ve kültürel uzlaşmayı sağlayabilecek bir konumdadır. Böylesine stratejik bir yeri olan ülkemizi içine alacak AB, Türkiye’nin aracılığıyla bu kitlelerle uzlaşma ve işbirliği fırsatına sahip olabilecektir.

 

Soru: Üretim ve mali kalkınmada kaydettiği gelişmeler açısından Türkiye Cumhuriyeti memnuniyet verici bir görüntü sergilemektedir. Bize bazı rakamlar verebilir misiniz?

 

Cevap: Türk ekonomisi, Kasım 2000 ve Şubat 2001’de yaşanan krizlerin ardından, IMF ile belirlenen ortak program çerçevesinde düzelme eğilimine girmiştir. Nitekim, GSMH 2001 yılında yaklaşık 148 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. 2002 yılı henüz sona ermediği için kesin rakamlar veremeyeceğim. Seçimler sonrasında kurulan hükümetin de ekonomik istikrara olumlu etkisi olduğu kabul edilmektedir. Nitekim uluslararası finans kuruluşlarının görüşleri de bu yöndedir.

 

Soru: Paradoksal Kıbrıs sorununu kesin olarak çözümlemek için Ankara’nın pragmatik önerileri nelerdir?

 

Cevap: Kıbrıs sorununu başlatan taraf Kıbrıs Türk tarafı değildir. Ancak büyük bir çelişki örneği olarak çözüm için sadece Türk tarafından katkı beklenmektedir. Oysa yıllarca uluslararası alanda tanınmış olmanın avantajlarından yararlanarak görüşme masasına oturup, müzakere ediyor görünen, ancak her öneriyi reddeden, 1980’li yıllarda üniter devlet anlayışına dayanan bir öneri dışında hiçbir öneri sunmayan taraf Güney Kıbrıs Rum yönetimidir. Ayrıca GKRY, son yıllarda kendisine verilen AB üyeliği perspektifi nedeniyle uzlaşmazlığını daha da arttırmıştır. Amacı, AB üyeliğini elde ederek, Kıbrıs sorununu AB’ne ithal ettirmektir. Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı, Ada’da 1974 öncesinde yaşananların bir daha tekrarlanmayacağını garanti altına alacak bir çözüm istemektedir. Bu da çözüm modelinin, serbest müzakereler zeminde ortaya çıkmasını, her iki tarafca da kabul edilebilecek, kapsamlı ve kalıcı bir özellik taşımasını gerektirmektedir. Ada’da iki millet arasında azınlık-çoğunluk ilişkisi yaratılmamalıdır. 1960 Antlaşmalarıyla Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs’a ilişkin olarak tesis edilen denge muhafaza edilmelidir. Ada’da iki halkın, iki ortaklık devletinin eşitliği ve egemenliği temelinde inşa edilecek yeni bir ortaklık yapısı içinde yaşayabileceğine ve işbirliği yapabileceğine inanmaktayız. Ada’nın AB üyeliği, çözüm sonrasına bırakılmalıdır. Bulunulan noktada, üçüncü tarafların Rum tarafına doğru mesajlar vermeleri, bölgenin istikrar ve güvenliği için önem taşımaktadır.

 

Soru: Yunanistan halen Türkiye’nin Birliğe üyeliğine taraftar değildir. İki ülke arasındaki marjinal ihtilaflar, karşılıklı çıkarlara dayalı dostça bir mutabakat çerçevesinde nihai olarak ortadan kaldırılamaz mı?

 

Cevap: Türkiye, Yunanistan ile işbirliği yapmayı ve ilişkilerinde mevcut sorunları diyalog yoluyla çözmeyi daima tercih etmiştir. Çağımız, işbirliği ve uzlaşma çağıdır. Ancak, “tango” iki kişiyle yapılır. İşbirliği ortamının hazırlanmasına Yunanistan da çaba göstermelidir.

 

Soru: Orta Doğu’da yeni bir ihtilafın ortaya çıkmasının Türk ekonomisine muhtemel olumsuz etkilileri öngörülebilir mi?

 

Cevap: Her bölgede her ihtilaf, bölge ülkelerinin ekonomilerine olumsuz etki yapar. İhtilaflı bölgelerden, yatırımcı kaçar, üretici kaçar, tüccar kaçar. Ekonomi, güvene dayalıdır. İhtilaf ile güven birarada olamaz. Daha önce yaşanan Körfez krizinin olumsuz etkileri Türk ekonomisinde hala kendini hissettirmektedir. Küreselleşen dünyamızda Orta Doğu bölgesinde yeni bir sorun, tabii ki sadece Türkiye’nin değil, tüm bölge ve diğer ülkelerin ekonomisini olumsuz yönde etkileyebilecektir.

 

Soru: Türkiye’de Euro ile yapılan uluslararası banka işlemleri Dolara nazaran artış göstermekte midir?

 

Cevap: AB bünyesinde Ortak Para Birimi’ne geçişle birlikte, Euro ile yapılan işlemlerde, vatandaşlarımızın yoğun olarak AB üyesi ülkelerde yaşıyor olmalarının da etkisiyle, doğal olarak bir artış kaydedilmiştir. Ancak serbest piyasa kurallarının geçerli olduğu ve tam konvertibilitenin uygulandığı Türk ekonomisinde ABD Doları da en az EURO kadar kullanılmaya devam etmektedir.

 

Soru: İtalya, Türkiye’nin başlıca ticari ortakları arasında bulunmaktadır. İki ülke arasında ekonomik ve kültürel alışveriş için mevcut durum ve gelecek perspektifler nelerdir?

 

Cevap: İki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler gelişerek devam etmektedir. İtalya halen Türkiye’nin ihracatında üçüncü, ithalatında ise ikinci ülke konumundadır. Bu birkaç yıl öncesine kıyasla son derece memnuniyet verici bir gelişmedir. Biz her iki ülkenin de yararına dengeli bir işbirliğinin devamından yanayız.

 

Öte yandan kültürel ilişkilerimizin maalesef arzu edilen düzeyde olmadığını vurgulamak isterim. Dünyanın en eski medeniyetlerine evsahipliği yapmış olan Anadolu ve İtalyan yarımadaları hem tarihi hem de doğal güzellikler bakımından son derece zengindir. Bu itibarla bu alanda daha fazla işbirliği yapılabilecek geniş bir potansiyel bulunmaktadır. Kaldı ki, siyasi ve ekonomik ilişkilerin önemini yadsımamakla birlikte, halkların birbirlerini tanımalarında en etkin yöntemin kültürel alışveriş olduğunu düşünüyorum. Biz Büyükelçilik olarak bu konuya önem vermekte ve imkanlarımız ölçüsünde çeşitli kültürel etkinlikler düzenlemekteyiz.

  

T.C. Roma Büyükelçiliği, harici web sitelerinin içeriğinden sorumlu değildir
Copyright © 2004 Turkish Embassy, Rome-Ambasciata di Turchia, Roma