T.C. Roma Büyükelçiliği

Ambasciata    di Turchia -

-    Turkish Embassy

 

Angelo Benessia: «Biz Türk iken»

La Stampa, 25.09.2004

 

Başbakan Erdoğan Parlamentosunda zinanın suç olarak yeni TCK’nın kapsamına alınmamasını sağladı. Dolayısıyla çekişme konusu da ortadan kalktı ve Brüksel de Ankara’nın AB’ye katılma sınavıyla arasına artık engel koymuyor. Zaten sahte bir sorunun sözkonusu olduğu da herkes için açıktı... Zina aynı zamanda Avrupa’nın geçmişindeki ortak bir miras. Nitekim birçok kişi, İtalya’da Anayasa Mahkemesi’nin sadece 1968 yılında zinayı ceza yasası kapsamından kaldırdığını hatırlayacaktır! Bu tarihe kadar, zina yapan kadın (sadece kadın) bir yıla kadar hapis cezasına çarptırılabiliyordu. Türk köktendincilerin zinayı yeniden suç saymak konusundaki anlaşılmaz savlarına ilişkin büyük tartışma, daha kısa bir süre öncesine kadar, zinadan suçlu olan bir kadına, "İtalyan köktendinciler" tarafından da tıpkı bir suçlu gibi muamele edildiğini unutturuverdi. O halde burada dini bir olay değil, insan hakları sözkonusu!

 

Bu bahanenin ortadan kalkmasının ardından muhaliflerin gerçek nedenleri yavaş yavaş su üstüne çıkmaya başladı. Wall Street Journal'a konuşan Raffarin, "İslam ırmağının laikliğin yatağına girmesini istiyor muyuz?" dedi.

 

Şayet konu buysa, Avrupalılar tasalandırıcı bir şizofreni örneği vermekteler... Bir taraftan etkin sesler ılımlı İslam ile diyaloğu teşvik etmek için yükselirken, diğer taraftan, çoğunluğu Müslüman olmakla birlikte Atatürk’ten bu yana laik kimliğinin şiddetli savucusu olan bir ülkenin AB’ye katılmasını desteklemeye ilişkin tarihi bir fırsat belirdiğinde, saçma ve tehlikeli bir İslam fobisi bu seslerden daha baskın çıkma tehlikesi arz ediyor.

 

Ve Türkiye’nin, onu İslami terörizme göz kırpan o "alçak ülkelerden" çok uzağa, hatta açıkça bunların karşına getirip koyan sorumluklarla birlikte halihazırda NATO’nun üyesi olduğu da söylenmeli... Öte yandan İslami terörizmin, Türkiye’yi kanlı saldırılarla hedef alması da rastlantı değil!

 

Economist'in geçen hafta saptadığı gibi, "ılımlı" İslam ve demokrasinin nasıl olup da uyum içinde birlikte olabildiklerinin açık bir örneğini teşkil eden Türkiye’ye verilecek bir "hayır" yanıtı kötü sonuçlar doğurabilir. Kabul edilmesi ise kendilerini, bin türlü güçlük arasında dahi, demokrasi ve özgürlük yoluna sokmak isteyen o Müslüman ülkeler için önemli bir örnek olabilir.

 

Masum rehinelerin köktendinci teröristler tarafından acımasızca öldürüldüğü ya da bu riskle karşı karşıya oldukları bir dönemde, müslüman bir ülkenin AB’ye muhtemel entegrasyonu konusunu tartışmak tabii ki tüyler ürpertici. Ancak sağduyu da terörizme, "demokrasi yönündeki uzun yürüyüşünü tam da Avrupa’nın itici gücü sayesinde tamamlamakta olan Müslüman çoğunluklu bir ülkeyi AB'den geri püskürtmek" gibi bir zaferi tattırmamayı gerektirir.

 

  

T.C. Roma Büyükelçiliği, harici web sitelerinin içeriğinden sorumlu değildir
Copyright © 2004 Turkish Embassy, Rome-Ambasciata di Turchia, Roma