T.C. Roma Büyükelçiliği

Ambasciata    di Turchia -

-    Turkish Embassy

 

Recep Tayyip Erdoğan:

«Türkiyem saldırı altında. Yerel uygulayıcılar, yabancı beyinler»,

Corriere della Sera, 26.11.2003 (özet tercüme)

 

-- Başbakan Erdoğan: "İslam ve Terör birbiriyle bağdaşmaz... Berlusconi mi? O aileden biri... Avrupa bize kapılarını açsın" --

Görkemli, kararlı, dikkatli ve gülümsediği zamanlarda dahi kibirli bir adam. Dahası, ılımlı İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi'nin lideri ve sahip olduğu ezici parlamenter çoğunluğuna güvenen bir hükümetin de başı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan becerikli bir "siyaset slalomcusu" olduğunu da gizlemiyor.

Türkiye'yi altüst eden terörist saldırıların "yurt dışında planladığını" söylüyor ancak "uygulayıcılarının Türk olduklarını" da kabul ediyor... "Foreign Office"in (İngiliz Dışişleri) "çok yakında İstanbul ya da Ankara'da başka saldırılar olacağı" yönünde alarm verdiği konusunda henüz bilgilendirilmemişti ama O katliamların beyninin El Kaide olabileceğini belirtiyor. İslami bir terörizmin varlığını reddediyor çünkü "İslam ve terör birbirlerine zıttır. Burada kesinlikle bir tezat sözkonusu" diyor. Tam da bir gün önce kendisine yurtdışında eğitilmiş ya da Bosna ve Çeçenistan'da savaşmış olmakla suçlanan aşırılık yanlısı 1050  Türkün isimlerinin bulunduğu bir liste sunan Silahlı Kuvvetleri eleştirmekten kaçınıyor.

Türkiye'nin AB'ne girişi için bir tarih istiyor: "Bugün bu konu çok daha acil bir hal almıştır"... İtalya'ya ve "aileden biri" olan sevgili dostu Silvio Berlusconi'ye teşekkür ediyor. Ulu ve laik Kemal Atatürk'ün fikirlerini, adını vurgulamaksızın, tekrarlıyor. Japonya'dan saat ithal eden sempatik bir iş adamı olan kardeşi Mustafa'nın iş yerinde modern Türkiye'nin kurucusunun bir fotoğrafı bulunuyor.

Ramazan ayının bittiğini gösteren ve bizim Noelimizle mukayese edilebilecek değerde olan bir bayram günü. Bayram namazı için camiye gitmek amacıyla erken kalkmış olan Başbakanın önünde yoğun bir iş günü bulunuyor. Beni ise, Corriere della Sera gazetesine vereceği mülakat için, saat 13. 00'da İstanbul'un Anadolu yakasındaki evinde kabul ediyor.

SORU: Sayın Başbakan, birkaç gün içerisinde ülkeniz son çeyrek asrın en ağır, en korkunç saldırılarına maruz kaldı. Bu Pazartesi gecesi, bayram arifesinde, birlik ve beraberlik çağrısında bulundunuz. Saldırılar ve bunları kışkırtan nedenler konusunda ne gibi bir izlenim edindiniz?

BAŞBAKAN ERDOĞAN: Açıkçası bu tür bir saldırı beklemiyorduk. 90'lı yıllarda, Türkiye'nin güneydoğusunda 40 bin kişinin hayatını kaybetmesine yol açan terörü birlikte yaşadık. Ancak tüm bunlar bugünlerde yaşanan saldırıların yıkıcı etkisiyle karşılaştırılamaz. Size, saldırıların Türk vatandaşları tarafından gerçekleştirildiğini öğrendiğimizde kendimizi kısmen rahatlamış hissettiğimizi söyleyeceğim. Ancak daha sonra saldırın yurtdışında organize edilmiş ve planlanmış olduğu keşfedildi. Bu oldukça üzücü çünkü farklı dinlerden ve farklı uyruktan insanlar öldürüldü. Birinci saldırıda Müslümanlık ve Yahudilik dinlerine mensup Türk vatandaşları hayatını kaybetti. İkincisinde ise Türk vatandaşları ve aralarında Başkonsolosun da bulunduğu İngilizler öldü.

SORU: Dolayısıyla siz saldırıları gerçekleştiren elin Türk olduğunu, organize edenlerin ise yurtdışında bulunduğunu savunuyorsunuz... Peki neredeler?

BAŞBAKAN ERDOĞAN: Güvenlik güçlerimiz konu üzerinde çalışmaktalar. Toplanan belge ve bilgiler bazı sinyaller elde etmemizi sağladı. Çalışmalar halen devam ediyor. Bekliyoruz... Resmi bir beyanda bulunmanın zamanı değil.

SORU: El Kaide'ye bir atıfta bulunmanın bile mi?

BAŞBAN ERDOĞAN: Soruşturmalar tamamen sonuçlanmadan isim vermek veya suçlamada bulunmak uygun olmaz. Terörizmin hedefi propaganda! Aşırılık taraftarı birçok örgüt saldırıları üstlendi ancak saldırıları üstlenmiş olmaları illa da yapmış oldukları anlamına gelmez! Tabii aralarında anlamlı benzerlikler mevcut: Saldırılar, uygulama metotları açısından, birbirleriyle benzeşirler ve 15 Kasım Cumartesi günü ilk saldırıyı yapan teröristlerle, beş gün sonra vuranlar bir şekilde bağlantılıydılar.

SORU: Teröristlerin dini nedenleri veya hissiyatları olduğu konusunda emin olduğunuzu söylediniz... Neden? Ilımlı, Müslüman ve demokratik Türkiye'yi vurmak için siyasi nedenlerin de olabileceğine inanmıyor musunuz?

BAŞBAKAN ERDOĞAN: Siyasi nedenler, bunların arasında, en önemlileri değil. Bu yüzden de dini duyguların, kışkırtıcı bir şekilde saldırganları teşvik için kullanılmış olmaları mümkündür. Ancak bu korkunç saldırılarda rol alan teröristlerin bazılarının Müslüman olması da hiç bir şekilde İslam'ın terörizm ile bağdaştığı anlamına gelmez. Hıristiyan teröristler olduğu gibi Yahudi teröristler de oldu. Ancak tek tanrılı üç büyük dinin değerleri hiç bir şekilde bireysel eylemler ile karıştırılmamalı. "İslami Terör" ifadesini asla kullanmamamın nedeni de işte bu! Ben terörizmden söz ediyorum, o kadar.

SORU: Ancak bugün bir İslami terörizmin var olduğunu ve bunun da en tehlikelisi olduğunu da inkar edemezsiniz...

BAŞBAKAN ERDOĞAN: İslam ve terörizm ??? Bu bir tezat... Aynen Hristiyanlığın, Museviliğin terörizm ile tezat teşkil etmesi gibi... Bu, beyazın aslında siyah, siyahın da beyaz olduğunu savunmak gibi bir şey. İslam adına öldürmek, Tanrının evini yok etmek gibidir. Bir insanı öldürmek tıpkı tüm insanlığı ortadan kaldırmak, bir insanı kurtarmak ise adeta dünyayı kurtarmak gibi bir şeydir. Terörist bir İslamın varolduğu fikrini nasıl kabul edebilirim ki? Asla... Yineliyorum, terörizme karışmış köktendinci ve radikal eğilimli Müslüman bireyler olabilir ancak bu, Hristiyan, Yahudi ya da ateist olan aşırılık taraftarları için de aynı şekilde geçerli olabilir.

SORU: Ancak Türkiye'nin PKK'nın ayrılıkçı Kürtlerine karşı mücadele etmek için Sünni Hizbullah'ın İslamcı aşırılık taraftarlarını yıllar boyunca küçümsediğini de reddetmeyeceksiniz herhalde.

BAŞBAKAN ERDOĞAN: Elbette o dönemde PKK'nın önceliği vardı. Geçmişteki hükümetler bu başlıca tehlikeyi engellemek için bir takım önlemler alıp, uygulamışlardı. Sorun çözüldüğünde ise Hizbullah'a karşı da aynı şekilde önlem alındı.

SORU: Tüm dünyadan dayanışma mesajları aldınız. Ancak Avrupa'da hala hararetli bir şekilde Türkiye'nin AB üyeliği tartışılıyor. İngiliz Dışişleri Bakanı Straw ve İtalyan meslektaşı Frattini ise açıkça sizi destekliyorlar. Peki ya diğerleri?

BAŞBAKAN ERDOĞAN: Alman Dışişleri Bakanı Fischer Pazartesi günü aynı hususları ifade etti. AB'nin diğer ülkelerinde benzer bir duygu mevcut. Aralık 2004 tarihinde müzakerelerin başlatılması için bir tarih almak Türkiye açısından uygun ve de doğru olur. Şimdi bu daha da önemli bir hal aldı çünkü ülkemizin Batı'yı izlemesi ve AB içerisinde bir yere sahip olmak konusunda kararlı olması "İslam ve demokrasi arasındaki sağlam bileşimi" ortaya koyuyor.

SORU: Irak savaşının neden olduğu bir takım sorunların ardından ABD ile ilişkiler nasıl gidiyor?

BAŞBAKAN ERDOĞAN: Mücadelemizde bize tam destek veriyorlar.

SORU: Peki AB Dönem Başkanı olan İtalya'dan ve Başbakan Berlusconi'den ne bekliyorsunuz?

BAŞBAKAN ERDOĞAN: Çok sevgili dostum Silvio ile dün konuştum. Oğlumun düğününde şahit oldu. O aileden biri. Aramızdaki işbirliği ve uyum oldukça güçlü...

SORU: Yanı lafın özü İtalya Türkiye'nin sorunlarını anlıyor.

BAŞBAKAN ERDOĞAN: Ve bizler de İtalyanların problemlerini anlıyoruz!

SORU: Dün halkınıza şunları söylediniz: "Türkiye demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir". Atatürk'ün fikirlerini mi takip ediyorsunuz?

BAŞBAKAN: Bunlar Cumhuriyetimizin ilkeleridir. Hedef çağdaş medeniyetler seviyesine yetişmek ve mümkünse de aşmaktır.

Bu da, Erdoğan'ın çağdaş Türkiye'nin Atası'nın adını belirtmeksizin tekrarladığı bir başka fikri...

 

  

T.C. Roma Büyükelçiliği, harici web sitelerinin içeriğinden sorumlu değildir
Copyright © 2004 Turkish Embassy, Rome-Ambasciata di Turchia, Roma